NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الصَّبَّاحِ
أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ ابْنِ
أَبِي خَالِدٍ
عَنْ
الشَّعْبِيِّ
عَنْ أَبِي
مَرْحَبٍ
أَنَّ عَبْدَ
الرَّحْمَنِ
بْنَ عَوْفٍ
نَزَلَ فِي
قَبْرِ
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ كَأَنِّي
أَنْظُرُ
إِلَيْهِمْ
أَرْبَعَةً
Ebû Murahhab'dan
demiştir ki:
"Abdurrahman b.
Avf, Nebi (s.a.v.)'in kabrine indi. (Hz. Abdurrahman ile arkadaşları, Rasûlü
Zi-şan Efendimizi lahde yerleştirmek üzere kabre indikleri sırada ben de orada
idim. Şimdi) ben (hâlâ) onları dört kişi halinde görüyor gibiyim."
İzah:
Bu hadis-i şerif,
cenazeyi lahde yerleştirirken, lüzum hasıl olduğu zaman tek veya çift sayıda
yeteri kadar kişinin inmesinin caiz olduğunu ifade etmektedir. Nitekim Ebû
Bekir İbn Şeybe'nin rivayet ettiğine göre, İbrahim b. Nehâî "Kabre
istediğin kadar kişiyi indirebilirsin." diyerek kendisinin de bu görüşte
olduğunu açıklamıştır. Hasan-ı Basri'nin de "Kabre inenlerin sayısını tek
veya çift olmasının önemi yoktur" dediği rivayet olunmuştur.
Yine bu hadis-i şerif,
cenazeyi lahde yerleştirirken, kabre inecek kimseleri cenazenin yakın
akrabalarından seçmenin müstehab olduğunu ifade etmektedir. Çünkü Hz.
Abdurrahman b. Avf, Kureyş kabilesinden olduğu için, Hz. Nebiin
akrabasındandır."[Genceli Ali, Asr-ı Saadet, 1-400.] Yine bu hadis-i
şerif, cenazenin kadın olması halinde kabre inecek kişinin gerek süt, gerekse
neseb ve müsahere cihetiyle kendisine nikâh düşmeyen kimselerden seçilmesinin
de müstehab olduğuna delalet etmektedir.
Bu hadis-i şerifin bir
benzeri de İbn Mace'nin Sünen'inde şu manâya gelen lafızlarla rivayet
olunmuştur: (Ashabı kiram) Rasûlullah (s.a.v.) için mezar kazmak istedikleri
zaman, Ebû Ubeyde b. el-Cerrah (r.a)'ın arkasına adam gönderdiler. Kendisi
Mekke halkı mezarı gibi şakk şeklinde mezar kazıyordu. Ebû Talha (r.a)'nın
arkasına da adam gönderdiler. O da Medine halkı için mezar kazıyordu. Kendisi
mezarı lahit şeklinde kazıyordu. Bunların ikisine de iki haberci göndererek:
Allah'ım! Kendi Rasûlün için (şakk ve lahit-ten) hayırlı olanı sen seç,
dediler. Ebû Talha (r.a)'yı bulabildiler. O getirildi. Ebû Ubeyde (r.a)
bulunamadı. Bunun üzerine.Ebû Talha (r.a) Rasûlullah (s.a.v) için lahit kazdı.
İbn Abbas (r.a)
demiştir ki: Sahabiler salı günü Nebi (s.a.v)'in teçhiz işini bitirince,
Efendimiz kendi odasında na'şı üzerine konuldu. Sonra erkek cemaat gruplar
halinde Rasûluİlah (s.a.v.)'in yanına girip üzerine namaz kıldılar. Erkekler
bitince sahabiler, kadınları gruplar halinde odaya dahil ettiler. (Onlar da
namazım kıldılar). Kadınlar bitince ergenlik çağma gelmeyen çocukları (yine
gruplar halinde) odaya dahil ettiler. Nebi (s.a.v)'in cenaze namazını cemaata
imam olarak hiç kimse kıldırmadı. (Herkes kendi başına kıldı.)
Müslümanlar, Nebi
(s.a.v.) için kazılacak mezar yeri hususunda ihtilaf ettiler. Bazıları: Kendi
mescidinde defnedilsin, dediler. Bazıları: Ashabı yanında (Bakî'a) defnedilsin
dediler. Sonra Ebû Bekir (r.a) dedi ki:
Şüphesiz ben Rasülullah
(s.a.v)'den işittim. Buyurdu ki: "Ölen her peygamber, ancak öldüğü yere
defnedilmiştir." İbn Abbas (r.a) demiştir ki: Bundan sonra üzerinde
Rasülullah (s.a.v.)'in vefat ettiği yatağı kaldırdılar ve (orada) ona mezar
kazdılar. Sonra çarşamba gecesi, gece yarısında Efendimiz defnedildi. Onun
mezarına Ali b. Ebî Talib, el-Fadl b. Abbas, kardeşi Kuşem ve Rasülullah
(s.a.v.)'in mevlası (azatlı kölesi) Şükran (r.a) indiler. Ebû Leyla künyeli Evs
b. Havlî (r.a), Ali b. Ebî Talib (r.a)'e:
Allah Teala hakkı için
Rasülullah (s.a.v.)'den bize payımızı vermeni senden diliyorum, dedi. (Kabre
inip hizmet etmek istedi.) Ali (r.a) ona:
(Kabre) in, diyerek
izin verdi. Şükran (r.a), Rasülullah (s.a.v.)'in hayatta iken zaman zaman
giydiği bir hırkasını eline almış idi. Onu kabre defnetti ve: Vallahi bu
elbiseyi senden sonra ilelebed hiç kimse giymeyecektir, dedi. Bu hırka Rasülullah
(s.a.v.) ile beraber defnedildi."[Bk. İbn Mace, cenâiz]